Ne Olacak Bu KaanZade`ye ?

Selam dostlar. Uzun bir soluklanma döneminden sonra tekrar ben. Bu uzun soluklanma dönemini uzun bir yazıyla geçiştirmek için elimden geleni yapacağım diyerek aradan sıvışmayı hedefliyorum.




Öncelikle blogla alakalı en mükemmel haberi vereyim sizlere. Artık ziyaretçilerimizden birisi kesin takipçi oldu. Artık her makaleyi okuyacak. Kesin olması sebebi ise en yakın arkadaşım nasıl başardıysa blogumu bulmuş. Tabii ki bulması kolay ama ben haber vermemiştim. Bildiğin stalk'luyormuş beni. Şuradaki yazımı okuyunca çok beğenmiş, yazmaya devam et dedi. Yemin ediyorum hayatımda duyduğum en güzel cümlelerden birisini duydum. Bu mutluluğumu da sizlerle paylaştıktan sonra bu uzun süreçte neden yazmadığımı ve neden şimdi yazmaya başladığımı açıklayacağım.




Bir ara ne yazsam haline büründüm. Böyle, depresiflikle heyecanın birleşimi gibi bir şey. Ne kadar iğrenç bir şey olduğunu herhalde anladınız. Bende böyle vuku buldu. Not defterim var bir tane (bilgisayarda), içine yazmak istediğim ve yazacağım konuların başlıklarını, özetlerini falan yazıyorum. Satır satır yazdım. İçerisinde programlama var, bazı eğitim videoları var, oyunlarla alakalı başlıklar var. Fakat ben bu bütün konuları KaanZade adı altında paylaşırsam buranın çöp blog olmasından korkuyordum. Sonra bir tane blog açtım. Düzenledim, temasını Türkçe'ye çevirdim, video çektim ve YouTube'da açtığım bir kanala yükledim. Baya baya profesyonel ilerliyorum. Sonra durdum ve ne yapıyorum ben dedim. Her konu için blog açarsam kafayı yerim, hepsiyle eşit ilgilenemem diye her şeyi bir daha sildim.




Şimdi karar verdim. Değerli okuyucum, paşam, hanımım, ana sayfada sağ tarafta bulunan kategoriler var ya, ben orayı elimden geldiğince stabil hale getireceğim. Yani, en iyi düzenlenmiş haliyle okumak istediğin kategoriyi, makaleyi, videoyu bulabileceksin. KaanZade'yi bir kalıba sokmak yerine, kendi kalıbını oluşturmasını izleyeceğim ve bunun için uğraşacağım. Belki doğru bir karar değil ancak her zaman kendime dediğim gibi, denemeden bilemeyiz. Bir renge bürüneceğine kendi rengini kendisi oluştursun. Siz değerli blog yazarlarından ve okuyuculardan da bir ricam olacak. Öğrenmeyi ve başkalarının tecrübelerinden edindikleri bilgileri duymayı hep sevmişimdir. Konu ne olursa olsun bir usta konuşuyorsa her şeyimle dinlerim. Sizlerden ricam, bir cümle dahi olsa fikirlerinizi iletmek olacaktır.

Şafak kadar yeni yazılarda yakındır. Oyunlarda kullanılan bir terim vardır, müsaadenizle bu sözü kullanıp yazıma son vereceğim.


AÇILIN KOMBO YAPICAM!


Kaynak
Görsel 2 : Designed by valeria_aksakova / Freepik

Android - System UI Durduruldu [Çözüm]

Bu durum 2017'nin Ocak ayında gerçekleşti. Google ve Google Play Müzik uygulamalarına gelen güncellemeden sonra çok fazla Android telefon kullanıcıları system ui durduruldu veya com android sistemi durdurdu hatalarıyla karşılaştı. Yukarıda belirttiğim iki programı telefonumuzdan kaldırırsak bu sorun büyük ihtimalle çözülecektir.




Sorununuz devam ederse yorum olarak belirtebilirsiniz. Yorumlarda devam eden sıkıntılarınız için sizlere bire bir yardımda bulunabilirim.

İzledim - Çalgı Çengi İkimiz

 IMDB Puanı : 6,7 / 10
 Benim Puanım : 4,5 / 10
 Filmin Türü : Komedi
 Yazan & Yöneten : Selçuk Aydemir










Valla çok uzun zamandır sinemaya gidemiyordum. En son Deadpool çıktığında çok istemiştim gitmeyi ama bazı sebeplerden dolayı gidememiştim. Anlayacağınız gerçekten çok uzun bir süre geçti. Geçtiğimiz hafta içi babamla konuşurken bu cumartesi napalım takılalım mı dedik, sonrasında kararımızı verdik. Alış veriş yapar, yemek yer, sinemaya girer sonra eve geliriz dedik. Filmi seçen babamdı. Yalan olmasın fragmanını dahi izlediğimi söyleyemeyeceğim. Sadece facebook'ta zapinglerken Ahmet Kural'ın ve Murat Cemcir'in almanca söyledikleri şarkıya denk gelmiştim o kadar.

Neyse iyi güzel biz filme girdik. Yine upuzun reklamları geçtik. Daha filmin ilk bölümünün yarısında babama gözüm gitti. Şimdi, sinema salonu havasız değil, ne sıcak nede soğuk veyahut herhangi bir sıkıntılı bir durum söz konusu değil anlayacağın. Ancak adam uyudu uyuyacak. Hani "oğlum boş ver, salon sıcacık, adam gibi hava alamıyoruz uykusu gelmiştir adamın" deme şansım yok. Bildiğin sıkılmış adam. Bi dürttüm ucundan, baba kendine gel diye. Sıkıntı yok işareti yaptı.

Film bitti, biz çıktık, arabaya oturduk, radyoyu açtık, kapalı garajdan çıktık, sigaralarımızı yaktık ve o soruyu yönelttik birbirimize. "Nasıldı ? Filmi beğendin mi ?" İkimizde beğenmedik filmi. Fakat belirtmek istiyorum, film komedi olarak güzel değildi. Yoksa filmin konusu, işleyişi ve ilerleyişi gayet güzeldi. İzle

Yerli Arama Motoru Geliyoo-muş



Öncelikle belirtmek istediğim birkaç şey var. Gündemimiz çok karışık olduğundan ve deyim yerindeyse yavaş yavaş çatlamaya başladığından dolayı, bu makalede okuduğunuz her şeyi sadece "eleştiri" çerçevesinde okumanızı ve incelemenizi rica edeceğim. Çünkü eleştireceğim ve yanlış durumlarla karşılaşmak istemiyorum.




Konumuza geri dönecek olursak;
Bence yerli arama motorundan önce yapılması gereken çok fazla şey var. Nedir bunlar ?
  1. Kendi bilgisayarımızı, kendi bilgisayar parçalarımızı üretmemiz ve Dünya çapında azıcık bile olsa tanınmamız, bu üretilen ürünleri ihracat etmemiz gerekiyor. İyi anlamda bir markalaşma sürecine girmiş ve hatta bitirmiş olmamız gerekiyor.
  2. Eğitimin bilişim alanında büyük değişiklikler ve iyileştirmeler yapılmalı. Tamam, belki mühendislik fakültesinden henüz mezun olamadım ancak bilgisayar programcılığı bölümü -meslek yüksek okulu- mezunu olarak ve hatta İstanbul'un adını sanını duyurmuş bir üniversitesinden mezun olarak çok fazla eksiklik gördüm. Şu anda bu maddeyi uzatıp veya ek maddeler ekleyip konudan sapmayı istemiyorum.
  3. İş sadece eğitimle de bitmiyor. Ben kendi firmamda işimi yaparak bir şekilde yolumu buluyorum ancak sınıfımdan mezun olan arkadaşlarımın çok büyük bir oranı hala işsiz veya farklı alanlarda çalışıyorlar. Çünkü eğitimini bitiren bir birey normal olarak iş hayatı ile ilgili tecrübesiz. Tecrübesiz demekten kastım, piyasayı ve neyi nasıl yapacağını bilmiyor. Bunun üstüne birde iş hayatında ilerlemek ve tabiri caizse iş hayatının eğitimini almak zorunda. Fakat ülkemizdeki iş verenler sağ olsun sadece tecrübeli eleman arıyor ve bulamıyor. Bunun sonucunda en az 5-6 kişilik bir ekibin yapması gereken işi 1-2 kişi yapıyor. Bu konuyu da uzatmayacağım.
  4. Bilişim alanında yapılacak mesleklerin yelpazesi genişletilmeli. Daha doğrusu sektör büyümeli. Nereye baksam bir şirket, şirkette bir elin parmağını geçmeyeceği kadar eleman, ASP.Net, C#, Java ve benzeri programlama dillerini kullanarak herkesin yaptığı programları artısıyla eksisiyle yapıyor ve sunuyor. Değişen bir şey temelde olmuyor. Onun yerine kendi parçasını üretse, bu parçalarla bir cihaz ortaya çıkarıp onu programlayıp sunsa nede güzel olacak. Demek istediğimi anladığınızı düşünerek bu maddeye de yarısında son veriyorum.


Bunları yapmadan siz bir işe giriştiniz, heyecanla bekledik. Ancak test sürümünü ortaya sürdüğünüzde sadece ben, o, bu, şu değil hepimizin şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Hiçbirimiz böylesine basit bir şeyi beklemiyorduk. 7 yılda 10.000.000$ harcıyorsunuz ve sonuç olarak maksimum 100$'a yapabileceğim bir ürün ortaya sürüyorsunuz. 




Normalde sessizce bekliyordum. Şimdi ise sabırsızlıkla nasıl sonuçlanacağını merak ediyorum. İnşallah güzel şeyler çıkar.

ACCESS - Yerel Makineye Bağlı Değil [Çözüm]



Aşağıda verdiğim link Microsoft firmasının web sitesinden dosya indirir. Siz linke tıkladığınız zaman ekranınızda açılacak sayfaya baktığınızda otomatik olarak dosyayı indirecektir. İndirdiğimiz bu dosyayı Microsoft Office ürünümüzün bilgisayarımızda kayıtlı olduğu yere yüklüyoruz. Zaten programı yükleme aşamasında da program kendisi otomatik olarak Microsoft Office'in yüklendiği yeri bulacaktır. Siz yinede kontrol edin. 

Link : Access Database Engine

Yükleme işlemi bittikten sonra projenizi çalıştırın ve hatanın çözülüp çözülmediğini kontrol edin. Eğer hatanız çözülmediyse yorum yaparak sizlere bire bir yardımda bulunabilirim.

Çağımızın Hastalığı - Mutsuzluk

Bu konuyu anlatırken herhangi bir bilimsel çalışmadan veya bir araştırma sonucu edinilen bilgiden yararlanmadan sadece kişisel fikirlerimden yola çıkarak yazacağım.



Çalıştığım firmada piyasa durumundan dolayı genel bir şikayet ve bu şikayetin getirdiği büyük bir mutsuzluk var. Gün içinde sıklıkla trafiğe çıkıyorum ve İstanbul trafiğine giriyorum. En ufak bir yanlış hamlede arkadaki adam basıyor kalayı. Trafik kurallarına zaten uyan yok. Bir gün dikkatimi çekti inceledim de kimsenin yüzü gülmüyor. Bir an önce herkes elindeki işi bitirip, rahat etmeyi planlıyor. Fakat öylede olmuyor.

Arkadaşlarımda bilakis öyle. Kimisi çok yakın arkadaşına darılmış, kimisi işten bunalmış gün yüzü göremiyor, kendine vakit ayıramıyor. En ufak bir negatif olayda hemen küfür patlatıyor.



Ben mi ? Benlik bir konu yok. Bilinçli olduğumu düşünüyorum. Hemen olayı sorgulamaya başlıyorum. Trafikte kimseyi takmıyorum. İş yerinde işimi yapabildiğim kadarıyla yapıyorum, yaşanan olaylara bakmamaya çalışıyorum. Uzak tutmaya çalışıyorum kendimi. Eğer uzak tutmazsam, bende sinirli tip havasına bürünüyorum. Açıkçası sürekli sinirleniyorum ama her sinirlendiğimde aklıma "Farkına var, farkına var olum... Hadii.." gibi cümleler geliyor. "Ha doğru, tamam aga." deyip kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. Ülkemizdeki olaylara alışmadım. Alışmayacağım da. Her gün sinirimi tepeme çıkaracak haberlerle karşılaşıyorum. Aklıma geldikçe fıttırıyorum. Fakat olabildiğince (gerektiği kadar) kendimi uzak tutmaya çalışıyorum.

Bunu ben genel olarak "çağ" olarak nitelendirdim. Çünkü sadece ülkemizde veya sadece bir bölgede olan bir durum değil bu. Yelpaze baya geniş anasını satayım.. Ancak ben ülkemizi ele alacağım izninizle.

Her işe geldiğimde dolar ve euro kurlarını defterime not ediyorum. Bugün ki kurlar şöyle : 

Dolar : 3.5255
Euro : 3.7166
Tarih : 02.01.2016
Kaynak : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

Sonrasında satış müdürümden ses geliyor "Yine değişme yok. Allah yardımcımız olsun" diye.

Aslında satış müdürüm.


Demek istediğim, artık herkes sınırlarına ulaştı. Kimsenin tahammülü kalmadı. Patlamaya hazır bomba gibiyiz. Bir kıvılcım yetiyor. Bana göre en kötüsü ise farkında olamamak. Fakat şöyle de bir durum var ki, bundan daha da kötüsü farkında olup yine aynı şekilde devam etmektir diyebilirim.

Açıkçası makalemin içeriğini istediğim gibi dolduramadım. En azından beni çok fazla tatmin etmedi. Sanırsam yazı yazma konusunda yeni olduğumdan dolayı bu eksikliğim. Defalarca kez silip baştan yazdım ancak en iyisi bu oldu. İnşallah zamanınızı boşa harcadığınızı düşünmemişsinizdir. Küçücük bir farkındalık kazandırmışsam bile ne mutlu bana.

Değerli vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Bu konunun bir devam makalesi ileride gelebilir, emin değilim. Sağlıcakla kalın efenim.